google-site-verification=8PXa2XQsrWOv1yvQkbA71RfkAM0-ZS-Mr-eoWswhC2U
|
ANNE OLMAK MI? YOKSA KADIN OLARAK KİŞİSEL KİMLİĞİNİZ Mİ? Çok küçük yaşta üzerimize fark etmediğimiz roller yüklenir. Günlük konuşmalar ve medyada sürekli tekrarlanan konular, kadınlardan sadece çocuk sahibi olmaları değil ayrıca bunu istemeleri de bekleniyor. Bu her yerdeydi. Yetişkinler konuşurken, sorular sorarken "Ne zaman evleneceksin..." "Ne zaman çocuk yapacaksın..." Bu geleceğe dair derin düşüncelerini sanki olması gereken bir parçasıymış gibi sunuyorlar. Oysaki bir çok kadın, kendinin ne istedigine bakmalı beklide çocuk istemiyor. Siz bunu açıklamaya çalışırken, yani onların rolü ve kendi değerleriniz arasındaki kopukluğu, yetişkinler bir çocuğun saçmalıklarına güldüğü biçimde gülerler ve bilmiş bir havayla "Düşüncen değişir" derler. Sizde çevrenizde bir çok insan tarafından mutlaka bu sözleri yada buna benzer şeyleri duymussunuzdur. Diğer taraftan güzel bir sohbet hızla müdahaleye dönüşüp "Kocanın haberi var mı?" "Ailen bunu biliyor mu?" "Bir ailen olsun istemiyor musun?" "Arkanda bir şey bırakmak istemiyor musun?" Ve sizi eleştirirken en sevdikleri söz; "Bu bencillik." Bir kadının anne olması çok güzel bir duygu anne olamamak yada anne olmaktan kaçınmak da suç değil. Fakat böyle kadınları toplumda ayıplamak ve eleştirmek rencide etmek maalesef hâlâ kabul görüyor çünkü bu gerekçelerin hiçbiri toplumun anlayışında yer etmiyor. Size anneliğin kaçınılmaz olduğunu öğretirken kadınların dikkate alabileceği şu faktörlerin yaygınlığından hiç bahsedilmemiştir. Örneğin; kalıtsal hastalıklar aktarmak, hamilelik süresince hayat kurtarabilecek tıbbi tedavileri alamama riski, aşırı nüfus artışı endişesi, tabi ki bunlar anne olmak istemeyen bir insan için sadece bazı örnekler, sağlık veya farklı faktörler nedeniyle anne olamayan insanlar neden toplum baskısına maruz kalır. Herkes biyolojik anne olamayabilir. Bazıları bilinçli, bazıları şans eseri anneliği yaşamıyor yada yaşamak istemiyor. Kimse yalnız değil bilinçli ya da bilinçsiz toplum olarak bir başkasının psikolojisini etkilemeye veya bozmaya hakkımız olmadığını düşünüyorum. Bilinçli anne olmak istemeyen kadınlarımız içinde bu hiç kolay degil.Bu operasyonu yaptırmak için Kadın doğumcu jinekologlara başvuran kadınların finansal yönden sıfırı tüketmelerinin çok yaygın bir durum olduğu gibi çoğu kez küstahça bir saygısızlıkla reddedilip ve bu işten vazgeçmek zorunda kaldıkları. Kadınlara sağlık çalışanlarının genelde aşağılayıcı davranıp, onların düşüncelerini ciddiye alınmadığı da gözler önünde. Örneğin: "Evlenip çocuğun olduğunda gel" deniliyor. Fakat bu operasyonu yaptırmak isteyen evli ve çocuklu kadınlara da çok genç oldukları veya yeterince çocukları olmadığı söyleniyor. Ya da daha kötü senaryo olan eşini kaybeder yeniden evlenmek zorunda kalırsan evleneceğin kişi senden çocuk isterse ne yapacaksın gibi psikolojik baskıyla beraber kişinin bilinç altına kaybetme korkusunu da yüklüyorlar. Şöyle düşünün hastaneye gittiniz ve çocuk sahibisiniz ama artık tekrar çocuk sahibi olmak istemiyorsunuz ve ilk sorunuz geliyor. Doktor partneriniz hakkında soru soruyor; " Bu konuda o kişi ne düşünüyor?" " Eşimin onayı var oda istemiyor" Ve doktor : " Peki ya ileride partnerin değişirse ne olacak? O kişi çocuk isterse ne olacak?" Soruya nasıl tepki vereceğinizi şaşırtan bir soru şöyle bir anlam çıkartılıyor; Bu doktor , eğer partneriniz çocuk isterse, inandığın her şeye boş vermen gerektiğini söylüyor ve başka bir partner seçeneği ile tüm düşüncelerini değiştirmeye çalışıyor.. Sorular, sorgulama gibi adeta başlangıçta sadece soru soruyorlardı yani meseleyi daha iyi anlamak istiyor gibiydiler ama sonra, sanki sizi yanıltmak, zorlamak ister gibi sormaya başladılar. Yani kendinizi mahkemede çapraz sorgulama yapılan tanık gibi hissetmeniz muhtemeldir. Sonra sizden şunu düşünmenizi istedi; "20 yıl sonra çok pişman olabilirsin, keşke yaptırmasaydım" gibi. Aslında istemediğiniz ve büyütmeye hazır olmadığınız bir çocuk doğurduğunuz gerçeğiyle yüzleşmek yerine kendi gerçeğinizle, herhangi bir gün yüzleşmeyi tercih etmeniz sanırım en uygunu olur. Çünkü bu gerçeğin biri sadece sizi etkilerken diğeri bir çocuğu etkiler, onların gelişimi, onların sağlığı… İnsan üzerine kumar oynanacak bir şey değildir. Aslında hiçbir doktorun buna yanaşmamasının sebebi, tıbbı ataerkillik denen kavram yüzünden ve bu, sizin yetkin uzmanınız olarak ona, sizin adınıza karar verme yetkisi veriyor aslında,bu sizin için neyin iyi olacağı onun düşüncesine göre belirlenir ve bir hasta olarak sizin istek veya düşüncenize bakılmaz.. Sizin kırılmanız, kendinizi anlatmak isteyişiniz,onların size olan aşağılayıcı ve cinsiyetçi tavırlarını ne kadar kabullenmek istemeseniz de,sonuçta kaybetmiş olarak ayrılmak durumunda kalan yine bizleriz. Toplum olarak anneliğe çok sağlam bağlar ile bağlıyız. Kadınlık ile anneliği birbirinden ayırmak toplum olarak bizi zorlayan bir durum. Oysaki çocuk doğurmak, kadın olmanın bir özelliği, tanımı değil. Bence bir kadının değeri asla çocuk doğurup doğurmadığına göre belirlenmemelidir. Çünkü bu durumda onun bütün yetişkin kimliğini soyup onu indirgersiniz. Kadınlar hayat vermek gibi muhteşem bir kabiliyete sahiptir ama kadının amacı budur demek onun bütün var oluşunu bir amaca yönelik araç olarak görmektir. Toplum’un bize yüklediği rollerin basit kelimelerden çok daha fazlası olduğunu unutmak gayet kolay. Peki ya çocukla birlikte gelen kilolar, bazı standartlara uyum sağlama baskısı, bunları sorgulamaya korkmak ve bunları kabullenme adına bir kenara attığımız arzular. Mutluluk ve başarıya giden pek çok yol var ve hepsi birbirinden farklı görünüyor ama ben bu yolların tamamının kendi yaşamını tercih etme hakkında olduğuna inanıyorum. Kadınların şunu bilmesini istiyorum; Anneliği kucaklamak da vazgeçmek de senin seçimin ve bunun senin değerin ve kişiliğinle hiçbir bağı yok, eş olarak, yetişkin olarak, kadın olarak.. Anneliğin arkasında kesinlikle bir seçim var bu senin seçimin, sadece senin seçimin. Teşekkürler. MYLİFE PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK VE KOÇLUK MERKEZİ : 0505 767 5885 YAŞAM VE AİLE KOÇU : DİLRUBA GÜNDÜZ
|
Duyuru Arşivi |