google-site-verification=8PXa2XQsrWOv1yvQkbA71RfkAM0-ZS-Mr-eoWswhC2U
Çocuklarda erken yaşta desteklememizin çok önemli olduğunu düşündüğüm bir konuya siz anne babaların dikkatini çekmek istiyorum.
Çok önemli bir konu olan ” Psikolojik Dayanıklılık Gücü (Resilience) ” her bireyin olumsuz şartlara karşı gösterdiği dirençtir. Bireyin olumsuz şartlarla baş etme çabasında psikolojik dayanıklılık gücü önemli bir rol oynamaktadır. Bu o kadar önemli bir özelliktir ki; Psikolojik dayanıklılık sayesinde kişi yaşadığı olumsuz olaylarla etkin bir şekilde baş edebilmekte ve hayata yeniden tutunabilmektedir.
Aslında Psikolojik Dayanıklılık Gücü her bireyde mevcut olan ve kişinin hayatındaki olumsuz şartlarla baş etme yeteneğini belirleyen ve bireyin tüm olumsuz şartlara rağmen hayatına olumlu bir şekilde devam etmesini sağlayan kişilik özellikleridir, örneğin Marmara Depremi de dahil bir çok farklı doğal afeti bizzat yaşamış ve hatta ailesinden önemli kişileri kaybetmiş bireyler hakkında yapılan bir takım araştırmalar psikolojik dayanıklılık gücüne sahip olan bireylerin tüm yaşadıklarına rağmen yine de hayata tutunabildiklerini göstermektedir.
Emmy Werner 90’lı yılların başında Hawaii adasında çocukların ruhsal dayanıklılığını inceleyen ilk araştırmacıydı. 40 yıl boyunca Hawaii adasında bir çok olumsuz sosyal şartlarla karşı karşıya kalmış 700 çocuğu inceledi. Çocukların maruz kaldığı olumsuz şartlar aşağıda belirtilen şekildeydi:
Ekonomik Zorluklar
Anne ve Babanın Psikolojik Rahatsızlığı
Anne ve Babanın Alkol Bağımlılığı
Anne ve Baba Ölümü
Cinsel İstismar
Çocuk Bakımında İhmalkar Tutum
Werner ve ekibi yaptıkları bu uzun süreli araştırmada çocuklardan 2/3’sinin başarılı bir şekilde hayatlarını devam ettiremediklerini tespit ettiler. Bu gruptaki çocuklarda özellikle –hayatlarını başarılı bir şekilde idame ettirmelerini engelleyen – uyuşturucu kullanımı, ileri seviyede öğrenme ve davranış problemi, kriminal boyutlarda suça teşebbüs, psikolojik rahatsızlık gibi bir çok farklı olumsuz gelişme görüldü. Çocukların 1/3’ü ise aynı olumsuz şartlara maruz kalmalarına rağmen özgüven, yetenek ve empati sahibi bir birey olma yolunda ilerlediler. Werner ve ekibi yaptıkları araştırmada ilgili çocukların, onları diğer çocuklardan ayıran, bir çok kişisel özelliklere, yani potansiyellere sahip oldukları sonucuna vardılar. Aynı zamanda bir takım çevresel etkenlerin de ilgili çocukların psikolojik dayanıklılığını arttırdığını gözlemlediler.
Psikolojik Dayanıklılığı Destekleyen Kişisel Özellikler
a) Öz Yeterlilik Hissi
Psikolojik açıdan dayanıklı, yani resilient çocuklar, diğer çocuklara göre daha az çaresizlik duygusuna kapılıyorlar. Bu çocuklar başkalarının yardımına ihtiyaç duyduklarında bunu rahat bir şekilde ifade edebiliyorlar. Bu bağlamda resilient çocuklar karşılaştıkları problemleri çözme konusunda kendilerine güveniyorlar.
B) Problem Çözme Yeteneği
Resilent çocuklar yaşadıkları sorunlarda hemen pes etmemekte ve soruna dair farklı çözüm stratejileri geliştirebilmektedirler.
c) İletisim ve Empati Kurma Yeteneği
Empati yeteneği de bu çocukları yaşıtlarından ayıran diğer bir özelliktir. Bu çocuklar kendi duygularını iyi bir şekilde ifade edebilmekte ve başkalarının duygularını da etkin bir şekilde anlayabilmektedirler. Bu özellik onların hem iş hem de özel hayatlarında olumlu ilişkiler kurmalarını mümkün kılmaktadır. Bu sayede karşılaştıkları olumsuz şartlar karşısında çevreleri tarafından destek görmektedirler. Karşılaştıkları sorunlarda geleceğe daha umutla bakmaktadırlar.
d) Optimizm (İyimserlik)
Optimizm hayatta karşılaşılan bir çok olaya olumlu tarafından bakabilmeyi mümkün kılan karakteristik bir özelliktir. İyimserlik özelliği de bu çocukları diğer çocuklara nazaran daha dayanıklı kılmaktadır. Bu çocuklar yaşadıkları sorun ne olursa olsun, geleceğe umutla bakabilmektedirler ve yaşıtlarına nazaran tüm sorunların çözüleceğine dair inançları daha güçlüdür.
e) Autoregulation
İçinde bulunduğu durumu etkin bir şekilde değerlendirme, bağımsız şekilde hedef belirleme, belirlenen hedeflere ulaşabilmek için plan yapma ve bunun için gerekli enerjiyi aktif hale getirme autoregulation özelliğini belirleyici etkenlerdir. Bu bağlamda psikolojik açıdan güçlü çocuklar karşılaştıkları sorunları çözme sürecinde yukarıda açıklanan aşamaları uygulayabilmektedirler.
f) Hobiler
Hawaii araştırması resilient çocukların özel hobileri olan ve hayattan zevk alan çocuklar olduğu sonucuna varmıştır.
g) Çevresel Etkenler
Hawaii araştırması psikolojik dayanıklılık gücünün direkt olarak doğuştan kazanılan bir yetenek olmadığını ve sonradan öğrenilen bir yetenek olduğunu göstermektedir. Bu bağlamda çocuğun içinde bulunduğu çevre ile olan iletişimi psikolojik dayanıklılık gücünü önemli ölçüde etkilemektedir, örneğin, Mannheim Riskli Çocuklar Araştırmasında annelerin üç aylık bebekleri ile kurdukları iletişim ve bunun çocuk üzerindeki uzun süreli etkileri araştırıldı. Annelerin bebekleriyle kurdukları iletişim esnasındaki vücut dilinin ve davranışlarının –gülümseme, neşe, empati v.b – sosyal-duygusal gelişimi olumlu etkilediği görüldü. Ayrıca araştırmacılar annenin kurduğu kaliteli iletişimin – erken doğmuş ya da psiko-sosyal açıdan bir takım olumsuz ailevi şartlara maruz kalan bebeklerde – gelişim geriliği riskini azalttığını tespit ettiler.
Hawaii araştırmasına katılan çocuklar da, ebeveynlerinin yeterli duygusal desteği sağlayamadığı durumlarda, anneanne, babaanne ya da abla gibi diğer aile fertleri tarafından destek aldıklarını ifade etmişlerdir.
Sevgili Anne Babalar bu konuda Neler Yapmalısınız?
Psikolojik dayanıklılık adına Avrupa’da ve Amerika’da 90’lı yılların başlarından itibaren yapılan sayısız araştırma psikolojik dayanıklılığın gelişiminde özellikle annenin çocukla kurduğu iletişimin önemini vurgulamaktadır. Bu bağlamda annelere çocukların duygusal gelişimini olumlu şekilde desteklemekte bir çok görev düşmektedir.
* Çocuğunuz bir resim yaptığında ya da odasını topladığında „Sen harikasin“ demek yerine, „Aferin, bunu cok güzel yapmışsın.“ demeyi tercih etmelisiniz. Ya da kendisine verilen bir görevi ya da bir ödevi tam anlamıyla yerine getirmediğinde, „Aferin, güzel olmuş ama henüz bitirmemişsin, biraz daha gayret etmelisin.“ demelisiniz. Bu sayede çocuğunuzun olumlu davranış göstermesini teşvik edebilir ve yaptıklarına daha fazla özen göstermesini mümkün kılabilirsiniz. Bu da çocuğunuzun yukarıda açıklanan öz yeterlilik hissini olumlu etkilemektedir.
* Empati çocuğunuzun sosyal-duygusal gelişimindeki temel taşlardan bir tanesidir. Onun sözünü kesmemeli, onun duygularını ifade etmesine imkan tanımalısınız. Ayrıca etkin dinleme metodu da empati yeteneğinin gelişiminde çok önemli rol oynamaktadır. Etkin dinleme karşınızdaki kişinin söylediklerinden ne anladığınızı kendi sözcüklerinizle ifade etme metodudur. Sorunu bir bütün olarak görene kadar soru sormak önemlidir. Dinleyiciyi karşısındaki kişinin ne demek istediğini anlamaya yönlendirir. Bu metod sayesinde çocuğunuz sizin tarafınızdan dinlenildiğini hisseder.
* Çocuğunuza davranışlarından dolayı değil, çocuğunuz olduğu için değer verdiğinizi daima hissettirmelisiniz. Onun düşüncelerine ve duygularına saygı duymalısınız. Yeni bir şeyler denediğinde, kendine olan güveninin artması için onu cesaretlendirmelisiniz.
* Çocuğunuz bir problemle karsılaştığı zaman hemen müdahale etmek yerine sorunu kendi başına çözmesi için ona zaman tanımalısınız. Kendi başına çözüm yolları bulması için onu desteklemelisiniz. Çözüm yolları bulma konusunda güçlük çekiyorsa, ona sorular sorarak fikirler üretmesine çabalamalısınız.
* Çocuğunuzun hayata karşı pozitif bir bakış açısı kazanması için ona olaylara olumlu yönlerinden bakması konusunda yardımcı olmalısınız.